Projeler/Yayınlar

Editör(ler) Dilek Demirbaş, Veysel Bozkurt, Sayım Yorğun
Yayın Tarihi 2020
ISBN 978-605-07-0729-8
DOI 10.26650/B/SS46.2020.005
Pdf İndir

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, COVID-19’un etkilerine yönelik bilimsel çalışmalarına bir yenisini daha ekledi. İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Arıkboğa’nın başkanlığında Doç. Dr. Ebru Doğan, Dr. Öğr. Üyesi Buket Akdöl ve Arş. Gör. Oğuzhan İrengün’den oluşan araştırma ekibinin gerçekleştirdiği çalışmanın raporu sonuçlandı. Araştırma hakkında bilgi veren İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayım Yorğun, “COVID-19 küresel salgını nedeniyle zorunlu olarak evden çalışan beyaz yakalılar, bu durumdan genellikle olumlu etkilendi” dedi.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi tarafından COVID-19 salgınının işletmeler ve beyaz yakalı çalışanlar üzerindeki etkilerinin belirlenmesine yönelik olarak gerçekleştirilen araştırma raporu sonuçlandı. COVID-19 döneminde çok farklı alanlarda yaptıkları çalışmalara bir yenisini daha eklemekten mutluluk duyduklarını belirten Prof. Dr. Sayım Yorğun, salgın nedeniyle evden çalışmak zorunda kalan beyaz yakalılara yönelik yapılan geniş kapsamlı bu araştırma raporunun, özellikle beyaz yakalıların salgın öncesinde ve salgın sırasındaki çalışma ortamını kıyaslayarak hem gelecekteki zorunlu veya isteğe bağlı evden çalışma koşullarının hem de işletmelerin süregelen çalışma koşullarının daha etkin ve verimli bir şekilde düzenlenebilmesi açısından yol gösterici nitelikte olduğunu söyledi. 

Araştırma raporunun her sektör, kademe, yaş grubu ve cinsiyetten beyaz yakalıların anket sorularına verdikleri yanıtların değerlendirilmesinden oluştuğunu kaydeden Prof. Dr. Yorğun, “Betimleyici bir çalışma olan bu raporda veri toplama aracı olarak online anket yöntemi ve kolayda örneklem metodu kullanılmıştır. Araştırmaya katılarak, anketi cevaplayan kişi sayısı 1077’dir. Rapor uzaktan çalışmanın olumsuzluklarına da vurgu yapmaktadır. Çalışanların iş-yaşam dengesini sağlamada yaşadıkları sorunlar, işletmelerinden hiçbir destek almamalarına rağmen yüksek performans gösterme baskısı bunlar arasında sayılabilir” şeklinde konuştu. 

Beyaz Yakalı Çalışanlar Ofis Ortamından Memnun Değil

Beyaz yakalıların yüzde 63’ünün ilk kez evden çalışmasına rağmen, işletmelerin ve çalışanların çok kısa bir sürede yeni çalışma düzenine uyum gösterdiklerinin görüldüğünü aktaran Prof. Dr. Yorğun, bu uyumu kolaylaştıran unsurların, modern ofisler olarak nitelendirilen açık ofisler, çalışanların ofis binalarındaki çalışma koşullarından memnuniyetsizliği ve evdeki çalışma ortamlarını daha konforlu olarak algılamaları olduğunu dile getirdi. “Uyumu kolaylaştıran bir diğer unsur ise, işletmelerin sahip olduğu teknolojik altyapı ile işletmelerin ve yöneticilerin çalışanlara verdiği desteklerdir” diyen Prof. Dr. Yorğun, evden çalışmak durumunda kalan insanların evlerinde sahip oldukları olanaklar incelendiğinde, bu insanların yüzde 55’inin ayrı veya ortak çalışma odasına sahip olduğunun ve genellikle çekirdek aile olarak 80 metrekareden büyük konutlarda yaşadıklarının tespit edildiğini vurguladı. 

Evden Çalışma, Motivasyonu Olumlu Etkiledi

İfadelerine araştırmada elde edilen bulguları aktararak devam eden Prof. Dr. Yorğun şöyle devam etti: “’İş ortamım sakin ve keyiflidir’ ifadesine ilişkin değerlendirmede; salgın öncesinde, katılımcılardan iş ortamını sakin ve keyifli bulanların oranı yüzde 33,5; iş ortamını sakin ve keyifli bulmayanların oranı da sadece yüzde 20,4’tür. Salgın sırasında ise, iş ortamını sakin ve keyifli bulan katılımcıların oranı yüzde 48,2; iş ortamını sakin ve keyifli bulmayanların oranı da sadece yüzde 12,2’dir. Evden çalışma ortamını, iş yerine göre sakin ve keyifli bulanların oranının daha fazla olması, salgın sırasında evden çalışmayı daha avantajlı kılmaktadır. Salgın sırasında iş yerine gitmenin bireyde yarattığı endişenin, katılımcıların evde çalışmayı sakin ve keyifli bulmasında en önemli etken olduğunu söylemek mümkündür.”

Kadınlarda Tükenmişlik Hissi Daha Yüksek

Raporda araştırmaya katılanların tükenmişlik algılarının da incelendiğini belirten Prof. Dr. Yorğun, araştırmaya katılanların zorunlu evden çalışma ve ofiste çalışma dönemlerine ilişkin tükenmişlik algılarında genel olarak önemli bir değişiklik olmadığını kaydederek, “Alt ve orta kademe yöneticilerle çalışanların tepe yöneticilere ve kadınların erkeklere göre iş yükü nedeniyle daha yüksek tükenmişlik hissettikleri belirlenmiştir. Ancak, aile büyükleri ile birlikte yaşayanların tükenmişlik algılarının diğer gruplara kıyasla daha düşük olduğunu söylenebilir” dedi. 

“Salgın sırasında ‘İş yüküm nedeniyle tükenmiş hissediyorum’ ifadesinin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında iş yükü nedeniyle her zaman tükenmiş hisseden kadınların oranı yüzde 17 iken, erkeklerin oranı yüzde 11,7’dir. Çoğunlukla kendisini tükenmiş hisseden kadınların oranı ise yüzde 11,1’dir” şeklinde konuşan Prof. Dr. Yorğun, kadınlarda tükenmişlik algısının erkeklere göre yüksek çıkmasının, ülkemizdeki toplumsal cinsiyet rolleri göz önünde bulundurulduğunda; salgın sırasında evde artan uğraşların, çocukların ya da evdeki büyüklerin ihtiyaçlarının karşılanması, evle ilgili sorumluluklar gibi nedenlerle beklenen bir durum olduğunu vurguladı. 

Yalnız Yaşayan Beyaz Yakalılar İşletmenin Geleceğinden Daha Çok Kaygılanıyor

Raporun, bireylerin çalıştıkları işletmenin geleceği hakkında algılarına yönelik sonuçlarına değinen Prof. Dr. Yorğun, “"Çalıştığım işletmenin geleceği, beni ciddi olarak ilgilendiriyor” ifadesine katılan ve tamamen katılanların oranı, tek başına yaşayanlarda yüzde 57,6 ile diğer gruplara göre daha yüksektir. Bu oran, eşi veya ev arkadaşıyla yaşayanlarda yüzde 54,2 iken, çocuklarıyla beraber yaşayanlarda yüzde 52,6’dır. Aile büyükleriyle yaşayanlarda bu oran yüzde 50,8 ile en düşük düzeydedir. Tek başına yaşayanların, başka bireylerle bir arada yaşayanlara kıyasla daha fazla gelecek kaygısı içinde oldukları; aile büyükleriyle beraber yaşayanların ise, temel ihtiyaçları karşılamaya ilişkin daha az kaygı içinde ve daha fazla destek mekanizmasına sahip oldukları anlaşılmaktadır” dedi.

Salgın Çalışma Hayatını Değiştiriyor

Araştırmanın sonucunda, salgın sonrası çalışma hayatında pek çok şeyin değişeceğinin tespit edildiğinin altını çizen Prof. Dr. Yorğun, şu değerlendirmelerde bulundu: “Rapor, salgın sonrasına uyum sağlamada proaktif stratejiler geliştirmek isteyen işletme yöneticilerine yeni düzenlemeler, yapılar ve iş yapış biçimlerine karar verirken, çalışanların evden çalışma dönemine ilişkin algıları ve beklentileri hakkında değerlendirmeler sunmaktadır. Evden çalışma esnasında çalışma süresinin belirlenmesinde etkili kural ve politikalar, çalışanların verimli çalışmasını destekleyecek ve iş tatminleri üzerinde de olumlu etkiye sahip olacak şekilde ayarlanmalıdır. Araştırma sonuçlarına göre, evden çalışma saatlerini katılımcıların yarısından çoğu kendileri belirlemekte; bu nedenle, çalışanların öz disiplini önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, evden çalışma sürecinde çalışanlar kendi kontrollerinde olmayan pek çok nedenle (örneğin ev işleri, çocuk bakımı, vb.) çalışmaya ara vermek zorunda kalabilmekte ve iş-yaşam dengesi sorunları yaşayabilmektedirler. Bu zorlu süreçte, çalışanlarla kurulan güçlü iletişim ve esneklik sağlanması ile çalışanların iş yaşam dengelerini kurmalarını teşvik etmek onların verimliliklerini ve iş tatminlerini olumlu yönde etkileyecektir.”

Araştırma sonuçlarının, küresel salgın ile birlikte yaygınlaşan evden çalışmanın, işletmelere ve çalışanlara önemli avantajlar sağladığını gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Yorğun, “İşletmeler ve çalışanlar yalnızca olumlu unsurlar üzerine odaklanmayıp bu çalışma sistemi ile birlikte ortaya çıkabilecek olan olumsuz noktaları da dikkatlice değerlendirmelidir. Evden çalışma sisteminin çalışan üzerinde yaratacağı uzun dönemli etkiler ve küresel salgının henüz bitmediği göz önünde bulundurularak stratejiler geliştirilmelidir” ifadelerini kullanarak sözlerini tamamladı.

"Küresel Salgın Döneminde Evden Çalışma Araştırma Raporu"na ulaşmak için lütfen tıklayınız.



COVID-19 Küresel Salgınının Mavi Yakalı Sendikalı İşçilere Etkileri Açıklandı
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İnsan Kaynakları Araştırma Merkezi (İKAM) tarafından yürütülen ve COVID-19 küresel salgınının mavi yakalı sendikalı işçilere etkilerinin incelendiği araştırma sonuçlandı.

İÜ İktisat Fakültesi İKAM tarafından yürütülen araştırmayı, 20 Nisan – 10 Mayıs 2020 tarihleri arasında Prof. Dr. Meltem Delen ve Dr. Selcan Peksan gerçekleştirdi. Araştırmanın amacı, sanayi işletmelerinde istihdam edilen sendika üyesi mavi yakalı işçilerin, salgının ilk dönemlerinde, çalışma biçimlerinde bir değişim olup olmadığının belirlenmesi ve karşı karşıya kaldıkları COVID-19 kaynaklı riskler ile korku/kaygı/güven düzeylerinin tespit edilmesidir. Araştırmanın kapsamını ise; gıda sanayi, petrol, kimya, lastik, plastik, ilaç, ağaç, kâğıt ve metal işkollarında örgütlü sendika üyesi işçiler oluşturmaktadır. Ocak 2020 istatistiklerine göre bu sektörlerde örgütlü toplam 421.516 işçi bulunmaktadır. Analizler 1062 anket üzerinden gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların % 90’nını erkekler oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında yer alan işyerlerinin büyük çoğunluğunu (%63) 250 ve üzeri işçi çalıştıran işletmeler oluşturmaktadır.

“Sendika Üyesi İşçiler, Salgının İlk Dönemlerinde Kendilerini Gelir ve İş Kaybı Açısından Nispeten Güvende Hissediyor”

Araştırmanın kapsamı ve sonuçları hakkında bilgi veren İÜ İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayım Yorğun, “Sendika üyesi işçiler, salgının ilk dönemlerinde kendilerini gelir ve iş kaybı açısından nispeten güvende hissediyor. İşyerlerinin büyük ve kurumsal olması, üretime devam etmeleri gibi nedenlerle salgın sürecinden etkilenme oranı düşük. Araştırma sonuçlarından, salgının ilk dönemlerinde, virüse yakalanma riskine karşın kalabalık fabrikalarda çalışmaya devam eden mavi yakalı işçilerin gelir ve iş kaybı riskinden ziyade sağlık riskini göğüsledikleri anlaşılmaktadır. Yaşamın idamesi için başlıca gelir kaynakları ücret olan işçiler, ailelerine hastalık taşıma korkusuna rağmen, işlerini kaybetmeyi göze alamadıkları için üretimi sürdürmüşlerdir” şeklinde konuştu.

“İşçilerin %84’ü İşyerine Ulaşımın, %80’i İşyerinin Güvenli Olduğunu Düşünmekte”

İşyerlerinde koruyucu önlemlerin alındığını ve işe ulaşımın/işyerinin güvenli olduğunu ifade etmelerine karşın işçilerin yine de virüse yakalanma endişesi yaşadıklarını açıklayan Prof. Dr. Yorğun, “Tek gelir kaynağı ücret olan işçiler, gelir güvenceleri olması durumunda evde kalmayı tercih edeceklerini belirtiyor. Çalışma kapsamındaki işyerlerinin sendikalı ve büyük işletmeler olması, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını ve takibini olanaklı kılmakta. Nitekim katılımcıların %77’si işyerinde fiziksel mesafeyi koruyabildiğini, %95’i işyerinde herkesin maske kullandığını, %71’i işyerinin her gün dezenfekte edildiğini belirtmiştir. Ayrıca %92’si salgın sonrası, işyerlerinde fiziksel mesafeye uygun düzenleme yapıldığını ifade ediyor” dedi. 

“İşçilerin %92’sinin Tek Gelir Kaynağı Ücret ve %83’ü Borçlu”

Prof. Dr. Sayim Yorğun, katılımcıların %92’sinin ücret dışında başka bir gelir kaynağı bulunmadığını ve katılımcılara, ücret kaybına uğramaları halinde belirli bir süre ihtiyaçlarını karşılama imkânlarının olup olmadığı sorulduğunda, %82’si bu soruya hayır cevabını verdiğini ve sadece %18’inin belirli bir süre yaşamını idame ettirebilecek imkânları bulunduğunu söyledi. Prof. Dr. Yorğun sözlerine şöyle devam etti: “Salgın sonrasında, katılımcıların %83’ünün çalışma biçimlerinde herhangi bir değişim olmazken, %99’unun ücretlerinde de bir değişim olmamıştır. Katılımcılara, kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin ödeneği veya işsizlik ödeneği alıp almadıkları da sorulmuş, 7 kişi kısa çalışma ödeneği aldığını belirtmiştir. Hiçbirini almadığını belirten, dolayısıyla gelirden yoksun kalan 5 kişinin, 3’ünün ücretsiz izne ayrıldığı, 1’inin işsiz kaldığı, 1’inin ise salgın öncesinde de işsiz olduğu görülmüştür”

“Katılımcıların %42’si İşsiz Kalma Endişesi Taşırken, %68’inin Bu Endişeyi Taşımadığı Görülmüştür”

Yapılan araştırmaya göre işsiz kalmaları halinde uzun süre iş bulamayacaklarını düşünenlerin sayısı ise daha fazla olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yorğun, “İşçilerin çoğunluğunun işlerini kaybetme korkusu yaşamamalarının sendikalı olmaları, dolayısıyla kendilerini güvende hissetmelerine bağlı olduğu düşünülmektedir. Sendikalı kesimde kendilerini güvende hisseden çoğunluğa karşın, katılımcıların önemli bir kısmı, istihdam riskiyle karşı karşıya olduğunu düşünmekte ve bununla ilgili kaygı ve korku yaşamaktadır” ifadelerini kullandı.

“İşçilerin Büyük Bir Çoğunluğu Ailelerine Güveniyor”

Katılımcılara salgın sürecinde bir olumsuzlukla karşılaşmaları halinde hangi kurum ve kişilerin kendilerine destek olabileceği sorulduğunu belirten Prof. Dr. Yorğun, “Seçeneklerde yer alan kişi ve kurumlardan %92 oranında en fazla ailenin işaretlendiği, ikinci sırada %26’i ile devlet, üçüncü sırada % 25 oranıyla sendika, dördüncü sırada ise %19 oranıyla akrabaların geldiği görülmüştür. Araştırmaya katılan işçilerin bir bölümü arkadaşlarının (%15) da kendilerine destek olacağını belirtirken, çok az bir kısmı (%5) dernek ve yardım kurulularından destek alabileceğini belirtmiştir. Salgın kaynaklı risklerle ilgili olarak, işçilerin büyük bir çoğunluğunun ailelerine güvendiği görülmektedir” 

“Salgının İlk Dönemlerinde İşçilerin Güven Duygularında Kurumlar Açısından Farklı Değişimler Ortaya Çıktı”

Bu süreçte pek çok kanaldan toplumu bilgilendiren uzmanlar ile salgınla fedakârca mücadele eden doktorlara olan güven oldukça yükselmiş, en az güven kaybı yaşanan da yine bu grup olmuştur. Sağlık Bakanı önemli bir güven unsuru olarak ikinci sırada yer almaktadır. Bu sonucun, süreç içinde kamuoyunu sürekli bilgilendirmesi ve şeffaf bir kriz yönetimi sürdürmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Üçüncü sırada ise bilim gelmektedir. Özellikle salgınla mücadelede sürekli ön planda olan ve hastalığın tedavisinin geliştirilmesinde tek çare olan bilime güvenin artması da oldukça doğaldır” diyerek sözlerini sonlandırdı.




Editör(ler)Dilek Demirbaş, Veysel Bozkurt, Sayım Yorğun
Yayın Tarihi2020
ISBN978-605-07-0730-4
DOI10.26650/B/SS46.2020.0006
Pdfİndir
ePUBİndir